


Rio'yu tepeden görmek için Flamengo ve Botafogo semtlerinden geçerek Urca teleferik istasyonunda inip muhteşem bir gezinin tabii o zaman farkında değiliz bu kadar çok etkileneceğimizden, hatta gruptan ilk otele gidip yerleşsemiydik sesleri de gelmiyor değil hani. Ama teleferiğe binip şehrin silüetini arkamızda bırakınca anladık ve herşeyi unuttuk bir anda. herkesin elinde telefonları artık biliyorsunuz profesyonel fotoğrafçılar hariç kimse fotoğraf makinası taşımıyor. Gerçi çok büyük rahatlık tabii. Her işi üstadı yapsın bence. Manzarayı ölümsüzleştirmek için birçoğumuzun daha ilk durakta şarjları bitti.



Daha bitmedi, bitmesin de yaaaa. Tepede bakıyorum bir helikopter trafiği var. Acaba bir de helikopterden görsek mi ki Rio'yu diye düşünürken rehberimizi ikna etmiş buldum kendimi. Nede olsa epeyi bir zaman aldı turlar. Ama dostlar, ben bu şehre aşık oldum.


Nasıl uçsuz bucaksız sahiller, nasıl güzel bir deniz. Etrafta herkes, genç , yaşlı, kadın , erkek spor yapıyor. Ya futbol oynuyorlar, ya koşuyorlar, ya bisiklete biniyorlar, plaj voleybolu, sörf, su kayağı aklınıza gelecek her türlü sporu her an herkes yapıyor.

İstikamet hayallerimizin plajı Copacabana...
Dedim ya uçsuz bucaksız diye gerçekten öyle. Sahil, kumsal cıvıl cıvıl. B.u arada otelimiz Hotel Sofitel , gerek kalitesi, gerek konumu ile bölgenin en iyi otelleri arasında. Copacabana Plajı'nın başında ve tüm odalarımız deniz manzaralı. Hiç ayrılmak istemedik.
En sonunda otelimize varıp , odalarımıza yerleştik. Üç gece kalacağımız için odaya yerleşmenin ardından plaja koştuk.
Yürüme mesafesindeki Dom Camillo Restoranda aldığımız akşam yemeğin de Brezilya'nın deniz mahsüllerini tatma fırsatı bulduk. Çok severim. Keyfini
çıkardık diyebilirim.
Harika bir ilk gündü Rio'da. Odaya nasıl gittiğimi ve uyuduğumu hatırlamıyorum. Nasıl yorulduysak artık. Notlarımı bile alamadım. Her gece not almazsam bazı şeyleri atlarım diye prensip edindim. Yatmadan bir iki satır da olsa yazarım ama ilk gün olmadı. Arkası yarın artık...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder