2 Ekim 2016 Pazar

FOZ DO IGUAÇU




             Sabah kahvaltımızın ardından gezimizin ikinci ayağı olan Iguaçu 'ya gitmek için GOL havayolları ile Arjantin, Paraguay ve Brezilya sınır üçgeninde bulunan Foz do Iguaçu ya hareket ediyoruz. Şimdi düşünüyorum da çok etkileneceğimi çok seveceğimi tahmin etmiştim ama bu kadarını değil.










             Ucağımızdan inişimizin ardından doğruca 275 adet şelalenin akışını seyretmek ve özel bir tekne ile şelalelerin altına girerek inanılmaz bir deneyim yaşamak için yola koyuluyoruz.












 Burada gördüklerimiz, yaşadıklarımız kelimelere dökemeyeceğim kadar güzeldi. Bol bol fotoğraf ve video çektim. Vakit hiç geçmese dediğim nadir anlardan biriydi Iguaçu şelalelerinde ki zaman.






             Akşam Hotel Bourbon Iguaçu Otelinde kaldık. Ertesi sabah rehberimiz Paraguay sınırından geçip sınır şehrinde bir kaç saat geçireceğimizi, dönüşte yine otelimize uğrayıp oradan da gezimizin üçüncü ve son ayağı olan Arjantin yolculuğumuz için yola çıkacağımızı söyledi. Ben hemen , acaba ben burada kalsam olur mu dedim. Tabii dediler. Ve maceram başladı.










Geceden aklıma koymuştum. Şelaleleri bir de helikopterden görmeyi. Onlar gider gitmez, ben de şöförlü bir araba kiralayıp şelalelere helikopter turu yapan firmaya doğru yola çıktım. Muhteşem bir deneyimdi. İyi ki de gitmemişim. Dönüşte hiç kimsenin memnun kalmadığı sonucu çıktı Paraguay sınır şehri turundan. Bana da biraz kızdılar niye söylemedin diye. Ama programı tamamiyle bozma ihtimali vardı. Açıkcası göze alamadım. Yine çok güzel kareler yakaladım helikopterden.


       







   Otel'den ayrıldıktan sonra 20 dakika kadar süren bir yolculuğun ardından Brezilya sınır kapısına vardık. Burada otobüsümüz park etti ve hepimiz pasaportlarımız ellerimizde 100 metre kadar yürüyüp tek tek çıkış işlemlerimizi kendimiz tamamlayıp otobüsümüze geri döndük. Daha sonra Dostluk Köprü'sünden geçerek Arjantin tarafına vardık. Burada rehberimiz pasaportlarımızı toplayarak polise götürüp giriş damgalarını bastırttı. Bize de bu arada aşağı inmememiz tembihlendi. İlginç bir prosedür.














 Puerto Iguazu'ya girişimizin ardından on onbeş dakikada havaalanına vardık. Aerolineas Argentinas havayolları ile Buenos Aires' a ulaştık sonunda. Ve doğru konaklayacağımız otelimiz Hotel Sheraton Libertador' a gidiyoruz. Bu akşam serbestiz. Hemen en şık restoranlardan birinden yerimizi ayırtıp, Buenos Aires geceleri nasılmış bir de biz görelim dedik valla.








       




     Yine bir gün de bir kaç günlük yaşadık. Sabah yürüyüş yapmak istiyorum. Dur bakalım kalkabilecek miyim erkenden.  Bugünlük bu kadar şimdi fotoğraflarrrr...

















26 Eylül 2016 Pazartesi




              Sabah kahvaltımızın ardından nereye mi? Botanik bahçesine gidiyoruz. Daha önce Batum gezisinde Botanik Parkı gezisi yapmış ve bambu ağaçlarına hayran kalmıştım. O yüzden büyük bir merakla yola çıktık.




 Üstü açık jeeplerle ilk önce göl kenarından geçerek uzakdoğu ve okyanusya kökenli tarçın, kafur ağacı, karabiber vs gibi değerli bitkilerin Brezilya ikliminde yetişip yetişmeyeceğine bakabilmek amacıyla 1808 yılında Portekiz Kralı 6. Dom Joao tarafından kurulan Botanik bahçesine varıyoruz.




Yine muhteşem bir doğa , tarçın, kafur ağaçları, mis gibi hava... Daha ne olsun . Bir saat yürüyüşümüz nasıl geçti anlamadık. Tekrar jeeplerimize binerek 32 km kare yüzölçümü ile dünyanın en büyük şehiriçi ormanı olan Tijuca Ormanı'na doğru yola çıkıyoruz. Ormanda önce Vista Chinesa taraçasında daha sonra  da küçük Taunay Şelalesi'nde  mola vererek daha sonra yine orman içerisinden Sao Conrado semtine iniyoruz.  Yine dolu dolu, doğa ile içiçe bir günü geride bırakıp otelimize dönüyoruz.






             Döner dönmez kendimizi Copacabana Plajına atıyoruz... Deniz, güneş, kum.. Hepsi fazlası ile var ve bize tadını çıkarmak kalıyor sadece.






             Akşam yemeğimizi deniz mahsulleri ile ünlü Marius Sea Food restoranda alıyoruz.








 Bu arada yemeklerde içtiğimiz şaraplar çok güzeldi. Yerel şarapları denemeyi tercih ettik genelde. Bu günü de böyle bitirdik şimdi yumuşacık yastıklarımız bizi bekler. Bu günlük de bu kadar. Yarın görüşmek üzere...








21 Eylül 2016 Çarşamba

   

         
              Erken sabah kahvaltımızın ardından rehberimiz Kıvanç'la , o çok merak ettiğim Rio sokaklarına kendimizi atıyoruz. İşte Rio buradayım...













              Lagoa semtindeki Rodrigo De Fretias gölünün kenarından geçerken tamam bu şehir çok güzel güzelde insan bir düşünüyor aslında bizim memleketimiz bir cennet. Ama o kadar çok güzelliği bir arada yaşamaya alışmışız ki bizler. Bir süre sonra insan o güzellikleri görmemeye daha doğrusu kanıksamaya başlıyor. Yurt dışında gözlemlediğim en önemli şey , ellerindeki tek bir güzelliği bile o kadar güzel pazarlıyorlar ki, insan hayran kalıyor.  










                                Neyse biz turumuza Rebouças tünelinden geçerek dünyaca ünlü İsa Heykeli'ni görmek için Cosme Velho semtindeki trene binerek 20 dk süren yolculuğumuzun ardından Corcovado Tepesine çıkıyoruz. Bu arada dünyanın yeni yedi harikasından biri seçilen İsa Heykelinin yanı sıra " Cidade Maravilhosa", muhteşem şehir Rio de Janeiro'nun nefes kesen manzaralarını başka bir açıdan görme şansı da buluyoruz. Ne desem bilmem ki, gerçekten yazdıklarımı okuyorum. Kelimeler sanki yetersizmiş gibi geliyor. İyi ki fotoğraflar var. Bir nebzede olsa yazdıklarıma anlam katıyor.








             Yine tren ile tepeden indikten sonra şehir turumuza dünyaca ünlü Maracana Stadyumu ile devam ediyoruz. 2014 Dünya Kupası finalinin oynandığı bu stad benim gibi bir futbol tutkunu için çok anlamlı.









              Vargas caddesi'nden geçerek şimdi de istikamet Rio Karnavalı'nın yapıldığı Sambodrom...











Bütün gün daha nereleri mi gördük? Gerçekten not almış olmam büyük rahatlık oldu bunları sizlerle paylaşmamda. Çünkü bir güne o kadar çok yer sığdırmışız ki, insan bir günde bir kaç gün yaşamış gibi oluyor. Metropolitan Katedrali,  Cinelandia Meydanı, Milli Kütüphane, Belediye Meclisi, Güzel Sanatlar Müzesi ve son olarak Belediye Tiyatrosu binası ile bugünkü turumuzu bitiriyoruz sanmayın sakın.









              Brezilya'nın ünlü mücevhercisi H. Stern mağazası harika atmosferi ile bizi bekliyormuş. Aman dedik kaçırmayalım. Taşların ham hali, hangi işlemler sonucunda bize ulaşıyor, hepsi çok güzel bir sunumla bizlerle paylaşıldı.









              Akşam yemeği için hazırlanıp , yemek sonrası da Brezilya'ya gelip samba gösterisi izlemeden olmaz tabii. Yoğun bir akşam programı için kısa da olsa dinlenebilmek için otelimize attık kendimizi desem yalan olmaz.









              Akşam yemeğimizi Estrela Do Sul adlı etleri ile ünlü restoranda alıyoruz. Etler gerçekten çok güzeldi. Biraz iyi pişmiş sevdiğim için çok tadını çıkaramadığım söylensede ben çok beğendim.  Restoranın iç dekorasyonu görülmeye değerdi. İnanılmaz bir koleksiyon var içerde. Herşeyin kolesiyonu diyebilirim. Restoranın lavabosu bile çok ilginçti. Detaylar ancak fotoğraflarla anlaşılır sanırım.












              Yemek sonrası Plataforma Samba Show gösterisine katıldık ve çok eğlendik. Samba sevdiğim danslardan biridir. Ben de zamanında samba dersi almıştım. Yerinde ve yaşam biçimi haline gelmiş dansçılardan izlemek hoş bir deneyim oldu. Döner dönmez tekrar başlama kararı almıştım ama öncelik sırasına hala gelemedi.












              Ben bu gezide not almaya vakit, hal bulamıyorum. Yarından sonra gündüz halim varken yazmaya karar verdim. Bu günlük Rio'dan bu kadar.....