------Bir kalbin içinde ne taşıdığını asla bilemezsin. Kırmadan önce iyi düşün, belki içindeki sensin......
21 Nisan 2013 Pazar
KÜBA...VARADERO...
Varadero'daki otelimize akşamüstü vardık. Odalara yerleşmenin ardından, çok acıkmışız. Sözde gelirken yolda mola da verdik. Hemen akşam yemeğimize restorana indik. Otelimiz yine Melio Varadero. Tatilköyü kıvamında. Herşey dahil sistemi burada da geçerli. Yemek sonrası, otel show'larından birine katılıp ardından da odalarımıza çekildik. Yarın saat 06.30 uyanıp, 07.30'da hareket edeceğiz. Bu sefer istikamet Trinidad. Çok merak ettiğim bir yer. Tarihi ve mimari dokusu gördüğüm fotoğrafları, hakkında okuduklarım ilgimi çekmişti gelmeden.
Yolculuğumuz biraz eziyetli geçti diyebilirim. Gerçi ben çok eğlendim. Uzun otobüs yolculukları her zaman bana keyif vermiştir. Ama grubun geneli, gidiş-geliş yolu çok uzun buldu. Trinidad'daki otellere güvenemediğimiz için böyle yaptık programı. Esasında bir gece kalınabilir burada. Giderken ilk durağımız, Santa Clara oldu. Burası neresi mi ? Che Quevera'nın mezarının bulunduğu yer. Che'nin naaşı ölümünden 30 sene sonra Batista'ya karşı zaferi kazandığı yer olan buraya getirildi. Gerçekten çok görkemli ve etkileyici bir yer.
Ziyaret sonrası yola devam... Öğle yemeğimizi alacağımız Monaca Izgana isimli çiftliğe gittik. Buranın özelliği zamanında köle çiftliği oluşu. Burayı görünce, ( köle gözetleme kuleleri, büyük avluları, çok geniş bir araziye yayılmış tek katlı çiftlik evi, çocukluğumda televizyonda seyrettiğim Köle Isaura dizisini hatırlattı. Burada bizim beyaz iş dediğimiz örtüler çok fazla. Çok da uygun fiyatları.Çiftlik civarında da bir dolu seçenek vardı. Bol bol alışveriş edildi tabii ki...Yemek sonrası, alışverişde bitince tekrar yola koyulduk. Artık son durak Trinidad...
KÜBA...
Sabah kahvaltımızı şehrin sokak aralarında çok hoş bir cafe'de, omlet ve yanında mis gibi kahve içerek yaptık. Havana'ya gelince puro içmeden ve almadan olmuyormuş. Ben sigara bile içmiyorum ama burada en ince puro, mini cigar'lardan çok keyifle içtim vallahi!!! Bir arkadaşım puro istemişti. Onları da almak için epeyi bir uğraş verdim. Yani sizin anlayacağınız hem puro aldım, hem de içtim...
Havana'nın görmediğimiz yeri kalmadı diyebilirim. Öğle yemeğimizi de burada alıp, Varadero'ya doğru yola koyulduk. Yollar bizi bekler!!!Yolculuğumuz üç saati buldu. Bu arada Havana'dan ayrılmadan Che'nin evini de ziyaret ettik. Çok hüzünlendim ben nedense? Ernest Hemingway'in o muhteşem çiftliğinden sonra çok mütevazi geldi tabii...
20 Nisan 2013 Cumartesi
KÜBA...
Keyifli öğle yemeğimizden sonra kendimizi Havana'nın sokaklarına attık diyebiliriz. Bisikletli taksiler, semt pazarları, büyük pazar hepsini gezip ufak tefek alışverişlerimizi tamamlayıp otelimize geldiiik. Sıra akşam yemeği ve arkasından gideceğimiz dünyaca ünlü Tropicano Show'a sıra geldi...Hazırlanmak için odalarımıza tabiri caizse koştuk resmen...Büyük sürpriz !!!! geldiğimiz günden beri hayatımızın bir parçası olan eski arabalarla şehir turu ardından yemek...Çok nostaljikti. Yaşım gereği o arabalarla çok haşır neşir olamadıysam da!!! muhteşemdi...
Akşam yemeğinde bizlere Küba konsolosumuz ve ticari ateşe hanım eşlik ettiler. Onlar da Küba'ya çok yeni tayin olmuşlar. Akşam yemeğimizde biraz Küba'yı çekiştirdik diyebiliriz. Daha sonra da ünlü Tropicano Show'u izlemeye gittik. Güzel bir geceydi.
Yarın Varadero'ya geçeceğiz. Gezimizin geri kalanını orada geçireceğiz. Günlerimizi çok yoğun yaşıyoruz. Sizin de gördüğünüz gibi bugün yine üç günlük yaşadık diyebilirim...
KÜBA DEVAM...
Sabahları çok keyifli uyanıyoruz. Nedendir bilmiyorum. Aslında düşününce çok da ilginç geliyor insana. Tanıdık arkadaşlarla, dostlarla biraradayken insan dünyanın neresinde olduğunu pek anlamıyor. Ama bir düşününce yerinden yurdundan binlerce kilometre uzakta okyanusun ortasında bir adada ay ayy ayyy En iyisi düşünmemek .!.!.!
Kahvaltı sonrası toplanıp doğruca Ernest Hemingway'in çiftliğine gittik. Çok güzel, büyük ve bir o kadar da huzurlu bir çiftlik. Yaşadığı ortamı, balıkkavına çıktığı tekneyi, avladığı hayvanların post ve doldurulmuş başlarını, 9000 adet civarı kitaplarını ve banyosunda her sabah tartıldığı, kilosunu not aldığı banyo duvarlarını, anlayacağınız aklınıza gelebilecek yaşamıyla ilgili bütün detayları yakından gözlemleme imkanı bulduk.
Bu gezide bir kere daha anladım ki, çok okuyan değil, çok gezen çok daha iyi biliyor bence. Küba'yla ilgili bu güne kadar bir çok bilgiyi dağarcığıma eklemişimdir. Ama bu gezide gördüklerim, yaşadıklarım, deneyimlediklerim bildiklerimi kesinlikle pekiştirdi. Çok öğretici ve eğlenceli geziler yapıyoruz...Ne mutlu...
Neyse bu kadar sohbet yeter. Çikolata yapım evi ve güzel sanatlar müzesi şimdiki duraklarımız. Çikolatalar gerçekten çok lezzetli. Yapım evi deyince aklınıza böyle çok gelişmiş bir fabrika filan gelmesin sakın. Buralarıda gezdik ve karnımız acıktı. Öğle yemeğimizi Hotel Ambos Medos'un terasındaki restoranda yedik. Burası aynı zamanda hem milli kahramanları Che'nin ve Hemingway'inde kaldığı ve yemek yediği yer. Manzara terastan çok güzel. Deniz mahsullerinden oluşan menümüzü afiyetle yedik.
KÜBA...
Puroların yapılışını gördük. Tütünlerin kurutulması ve kurumuş tütün yapraklarının çok kısa bir zamanda puroya dönüşmesi çok ilginçti. Açıkçası biraz hayal kırıklığı. Çok kolaymış aynı bizim yaprak dolma sarması gibi yapılışı !!! Çok güzel kareler yakaladım sizlerle paylaşmak için. Bu arada, bu gezide dönüşte uygun bir zaman ve uygun bir atölyede fotoğraf kurslarına başlamaya karar verdim. Gezilerde hiç olmazsa biraz daha bilinçli fotoğraflar çekebilirim!!!
Öğlen yemeğimizi yine çok güzel müzik yapan bir yerde aldık. Sonra bir dağın yamacına yapılmış, dünyanın en büyük tablolarından birini görmeye Matanzas bölgesine gittik. Burası da çok ilginçti. Dönüş yolu yine çok eğlenceli geçti. Acele otele dönmemiz lazım akşam için hazırlık tabii ki... Yemekten önce Dha öceden kalmayı düşünüp yer bulamadığımız, Hotel Nationale'e gidip birşeyler içtik. Çok eski ve tarihi olaylara sahne olmuş bir otel. Ama kalmadığımıza sevindim diyebilirim. Ağır bir koku vardı o eski yapıların kendine has kokusu.
Dönüp çok keyifli ve Küba'ya gelipte görmeden gidilmeyen Havana Cafe'deki showu izledik. Gerçekten çok güzeldi. Ekip çok kalabalık ve profesyoneldi. Rengarenk kıyafetler, Küba'ya geldiğimi burada anladım diyebilirim.
Yarın Ernest Hemingway'in çiftliğine gideceğiz. Sabah yine çok erken kalkış. O yüzde odalara doğru yollandık show dönüşü.
17 Nisan 2013 Çarşamba
KÜBA DEVAM...
Vallahi çok yorulmuşuz. Akşam yemeğimiz Jazz Club'taydı. Allahtan otelimize çok yakındı restoran. Jazz grubunu zor bekledim. Çıktılar, ben zor odaya kaçtım. Yazılarım vs. işim çok. her akşam not almazsam sonradan çok zorlanıyorum. Sabah çok erken kalkacağız, yetiştirebilirsem yine yürüyüş...Hadi bakalım. Küba güzel geçiyor...Yarın bizi neler bekliyor... Hep birlikte göreceğiz...
Günaydınnnn, yürüyüşe yetişemedim maalesef. Kahvaltı, ardından Pınar Del Rio diye bir bölgesine gittik Küba'nın. Havana'dan 3 saat uzaklıkta Otobüsle giderken çok güzel köy ve kasabalardan geçtik. Tropikal iklim bitki örtüsü çok farklı tabii. Renk renk çiçekli ağaçlar o kadar çok ki harika hepsi. Bir mağaraya gittik.. Mağara içinde epey bir yürüdükten sonra sandallara binip devamını da o şekilde geziyorsun. Çok güzeldi. Sandaldan indikten sonra kocaman bir Buffalo bizi bekliyordu. Adı Thomas. Hemen üstüne binip resim çektirdim. Ufak tefek hediyelikler satan yerler vardı. Ve elbette Pino Colado ve mohito barları. Her yerde olduğu gibi. Geldiğimizden beri kendimizi içmeye vurduk. Su yerine mohito içiliyor burada. Bizde anında ortama uyduk.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)