------Bir kalbin içinde ne taşıdığını asla bilemezsin. Kırmadan önce iyi düşün, belki içindeki sensin......
21 Temmuz 2013 Pazar
KÜBA- ERNESTO 'CHE' GUEVARA
Sevgili dostlar; Küba gezisi var diye Ayşe söylediğinde, büyük bir çoğunluğunuzun da aynı şeyi düşündüğünü tahmin ediyorum. CHE, evet çok merak ettiğim, mücadelesine saygı duyduğum biri olmuştur hep. Sizlerin de bu konuda ufak da olsa detayı hakettiğinizi düşünüyorum.
Kısaca Che Guevara ya da el Che, ( 14 Mayıs 1928 - 9 Ekim 1967 )
Arjantin'li doktor, marksist politikacı ve dönemin Küba gerillaları ile Enternasyonalist gerillalarının lideri.
Tıp eğitimi alırken Latin Amerika'yı baştan başa dolaştı ve bu sayede birçok insanın karşı karşıya kaldığı yoksulluğu doğrudan gözlemleyebildi.
Bu deneyimler sonucunda bölgedeki ekonomik eşitsizliği ortadan kaldırmanın tek yolunun devrim olduğuna ikna olarak Marksizm'i incelemeye başladı ve Başkan Jacobo Arbenz Guzman'ın önderliğinde Guatemala'nın sosyal devrimine katıldı.
Bir süre sonra 1959 yılında Küba'da yönetimi ele geçiren Fidel Castro'nun askeri nitelikli 26 Temmuz Hareketi'nin bir üyesi oldu. Yeni hükümette çeşitli önemli görevlerde bulunduktan, gerilla savaşı teorisi ve uygulamaları üzerine makaleler ve kitaplar yazdıktan sonra diğer ülkelerdeki devrimci hareketlere katılmak üzere 1965 yılında Küba'dan ayrıldı. İlk olarak Kongo - Kinşasa'ya ( sonraları Kongo Demokratik Cumhuriyeti ) daha sonra da CIA ve Amerikan Ordusu Özel Harekat Birlikleri'nin ortak operasyonu sonrası yakalanacağı Bolivya'ya gitti.
Guevara, 9 Ekim 1967'de Vallegrande yakınlarındaki La Higuera'da Bolivya ordusunun elindeyken öldürüldü.
Son saatlerinde yanında bulunanlar ve onu öldürenler, yargısız infaz edildiğine tanıklık etmişlerdir.
Ölümünden sonra Guevara dünya üzerinde sosyalist devrimci hareketlerin sembolü haline gelmiştir. Guevara'nın Alberto Korda tarafından çekilen fotoğrafı '' dünya üzerindeki en ünlü fotoğraf ve 20. yüzyılın sembolü '' olarak nitelenmiştir.
KÜBA SON GÜN...
İşteee bu son günümüz. Saat 14.30'a kadar Varadero, daha sonra akşam uçuşumuz için Havana'ya hareket.
Bu arada otel çok güzel, daha öncede dediğim gibi yıldız sayısı 5 görünse de 3-4 ayarında. Ama o kadar güzel bir sahil ve plajı var ki, gözünüze hiçbir olumsuzluk görünmüyor desem yeridir.
Sabah otel turu ve bol bol fotoğraf çekimi yaptık. Sizlerle paylaşmak için sabırszlanıyorum. Öğle yemeğimizi otelde alıp yola çıkacağız. Burada herkes sokakta yanınıza yaklaşıp sabun, şampuan soruyor. Ben de bolca biriktirdim. Türkiye'den gelirkende söylemişlerdi. Hazırlıklı gelmiştik. Dönüş yolunda onlarıda isteyenlere verelim dedik.
Havaalanına varışımız sonrası bir öğrendik ki, uçağımız 5 saat gecikmeyle kalkacakmış. Ne yapalım derken, Havana içinde gitmek isteyip de, vakitsizlikten gidemediğim bir restoran vardı. El Patio adında. Hemen check-in lerimizi yaptırıp, bir grup havaalanından taksiyle doğru Havana merkezdeki El Patio'ya gittik. Katedralin hemen yaında çok şık bir restoran. Aceleyle yemeklerimizi ve beyaz şaraplarımızı bitirip tekrar alana döndük. Bize çok iyi bir nefes alam oldu. Uzun bir uçak yolculuğu bizi bekliyor malumunuz.
Gelişte 10 saat süren uçuşumuz, dönüşte 8 saat sürdü. Çok rahat bir yolculuk oldu. Paris'e indiğimizde, bizim 8 gün boyunca başka bir dünyada olduğumuz gerçeğini gördük. Hava çok soğuk ve telefonlarımızı açar açmaz yüzlerce mail ve mesaj. İşte gerçek hayat!!! Paris havaalanında geçirdiğimiz birkaç saat iyi geldi hepimize.
Ve Paris-İstanbul. Yine bir gezimizin sonuna geldik. Yeni dostlar, arkadaşlar, eski dostlarla vedalaşıp, yeni gezi programlarında buluşmak üzere sözleştik. Vedalaşmalar hep hüzün verir. Ben buna kendimce çare buldum. Son andaki yeni gezi programı paylaşımım herkese heyecan veriyor gözlemlediğim. Yeni gezi rotamız Nepal-Bhutan.
Sizleri Küba fotoğraflarıyla başbaşa bırakıyorum. Nepal gezimizde buluşmak dileğimle...
20 Temmuz 2013 Cumartesi
KÜBA-TRİNİDAD
Trinidad, Unesco tarafından dünyanın korunmaya alınmış bölgelerinden birisi. Özgün mimarisi bu seçim için belirleyici olmuş. Görülmeye değer bir yer. Tek kusuru kalınacak doğru dürüst bir konaklama yeri yok. Olanlarda iki-üç yıldızlı oteller. İki-üç yıldız dediysem bizim ülkemizdeki yıldız sistemi değil. Bundan dolayı kalmaya pek cesaret edemedi açıkcası. Bu da gidip gelme çok uzun bir yolculuk yapmamıza neden oldu. Ama buna rağmen dönüşte otele gelip, birdeee Mambo Club'a dans etmeye gittik. O kadar da yorucu sayılmaz yani.
Odalarımıza döndüğümüzde yorulduğumuzu anladık. Allahtan uyku problemi çekmiyoruz. Bu kadar yorulunca sanırım doğal.
Sabah çok erken kalktık. Çünkü bugünkü programımız Catamaran turu. En çok merak ettiğim ve katılmak istediğim tur buydu. Yunuslarla yüzmek hep istemişimdir. Küba'da kısmet oldu. Saat 09.00'da otelimizden gelip otobüslerle aldılar. Marina'ya gittik ve Catamaran gezimiz başladı. Ben daha iptidai bir ortam bekliyordum ama çok profesyonel bir organizasyonla karşılaştık. 15 dk lık bir yolculuk sonrası yunuslarla yüzeceğimiz, okyanusun ortasında bir adaya geldik. Adanın ortasında havuz ve üç tane yunus bizi bekliyor. Bizim yunusumuzun adı Jessica'ydı. Öptü, kucağımızda yattı, bizi yüzdürdü. gerçekten çok hoş bir deneyimdi.
Buradan; çok güzel bembeyaz kumsalı olan Paco Blanche adlı adaya gittik ve öğle yemeğimizi ( çok güzel deniz ürünleri tabağı ) beyaz şarabımız eşliğinde burada aldık. Sonrasında da, uçsuz bucaksız bembeyaz kumsalda, turkuaz deniz kenarında güneşlenip, yüzdük.
Dönüş yoluda keyifli geçti. Dolu dolu bir gün geçirdik. Akşam dönüşte anladık ki güneş bizi bayağı yakmış. Rüzgar bize ne kadar kuvvetli bir güneş olduğunu hissettirmedi.
Dönünce Varadero şehir merkezini görmemiştik. Oraya gittik. Yöresel, otantik işlemelerinin satıldığı bir caddesi var. Zaman geçirmek burada çok kolay. Ufak tefek hatıralar, hediyeler alayım derken nasıl geçtiğini alamıyorsunuz zamanın.
Akşam yemeği ardından günün değerlendirmesi ve hemen yataklarımıza çekildik. bu gezide yattığımız her yeri beğendik. Sanırım birazda yorgunluktan.
21 Nisan 2013 Pazar
KÜBA...VARADERO...
Varadero'daki otelimize akşamüstü vardık. Odalara yerleşmenin ardından, çok acıkmışız. Sözde gelirken yolda mola da verdik. Hemen akşam yemeğimize restorana indik. Otelimiz yine Melio Varadero. Tatilköyü kıvamında. Herşey dahil sistemi burada da geçerli. Yemek sonrası, otel show'larından birine katılıp ardından da odalarımıza çekildik. Yarın saat 06.30 uyanıp, 07.30'da hareket edeceğiz. Bu sefer istikamet Trinidad. Çok merak ettiğim bir yer. Tarihi ve mimari dokusu gördüğüm fotoğrafları, hakkında okuduklarım ilgimi çekmişti gelmeden.
Yolculuğumuz biraz eziyetli geçti diyebilirim. Gerçi ben çok eğlendim. Uzun otobüs yolculukları her zaman bana keyif vermiştir. Ama grubun geneli, gidiş-geliş yolu çok uzun buldu. Trinidad'daki otellere güvenemediğimiz için böyle yaptık programı. Esasında bir gece kalınabilir burada. Giderken ilk durağımız, Santa Clara oldu. Burası neresi mi ? Che Quevera'nın mezarının bulunduğu yer. Che'nin naaşı ölümünden 30 sene sonra Batista'ya karşı zaferi kazandığı yer olan buraya getirildi. Gerçekten çok görkemli ve etkileyici bir yer.
Ziyaret sonrası yola devam... Öğle yemeğimizi alacağımız Monaca Izgana isimli çiftliğe gittik. Buranın özelliği zamanında köle çiftliği oluşu. Burayı görünce, ( köle gözetleme kuleleri, büyük avluları, çok geniş bir araziye yayılmış tek katlı çiftlik evi, çocukluğumda televizyonda seyrettiğim Köle Isaura dizisini hatırlattı. Burada bizim beyaz iş dediğimiz örtüler çok fazla. Çok da uygun fiyatları.Çiftlik civarında da bir dolu seçenek vardı. Bol bol alışveriş edildi tabii ki...Yemek sonrası, alışverişde bitince tekrar yola koyulduk. Artık son durak Trinidad...
KÜBA...
Sabah kahvaltımızı şehrin sokak aralarında çok hoş bir cafe'de, omlet ve yanında mis gibi kahve içerek yaptık. Havana'ya gelince puro içmeden ve almadan olmuyormuş. Ben sigara bile içmiyorum ama burada en ince puro, mini cigar'lardan çok keyifle içtim vallahi!!! Bir arkadaşım puro istemişti. Onları da almak için epeyi bir uğraş verdim. Yani sizin anlayacağınız hem puro aldım, hem de içtim...
Havana'nın görmediğimiz yeri kalmadı diyebilirim. Öğle yemeğimizi de burada alıp, Varadero'ya doğru yola koyulduk. Yollar bizi bekler!!!Yolculuğumuz üç saati buldu. Bu arada Havana'dan ayrılmadan Che'nin evini de ziyaret ettik. Çok hüzünlendim ben nedense? Ernest Hemingway'in o muhteşem çiftliğinden sonra çok mütevazi geldi tabii...
20 Nisan 2013 Cumartesi
KÜBA...
Keyifli öğle yemeğimizden sonra kendimizi Havana'nın sokaklarına attık diyebiliriz. Bisikletli taksiler, semt pazarları, büyük pazar hepsini gezip ufak tefek alışverişlerimizi tamamlayıp otelimize geldiiik. Sıra akşam yemeği ve arkasından gideceğimiz dünyaca ünlü Tropicano Show'a sıra geldi...Hazırlanmak için odalarımıza tabiri caizse koştuk resmen...Büyük sürpriz !!!! geldiğimiz günden beri hayatımızın bir parçası olan eski arabalarla şehir turu ardından yemek...Çok nostaljikti. Yaşım gereği o arabalarla çok haşır neşir olamadıysam da!!! muhteşemdi...
Akşam yemeğinde bizlere Küba konsolosumuz ve ticari ateşe hanım eşlik ettiler. Onlar da Küba'ya çok yeni tayin olmuşlar. Akşam yemeğimizde biraz Küba'yı çekiştirdik diyebiliriz. Daha sonra da ünlü Tropicano Show'u izlemeye gittik. Güzel bir geceydi.
Yarın Varadero'ya geçeceğiz. Gezimizin geri kalanını orada geçireceğiz. Günlerimizi çok yoğun yaşıyoruz. Sizin de gördüğünüz gibi bugün yine üç günlük yaşadık diyebilirim...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)