------Bir kalbin içinde ne taşıdığını asla bilemezsin. Kırmadan önce iyi düşün, belki içindeki sensin......
29 Nisan 2011 Cuma
28 Nisan 2011 Perşembe
BATI KARADENİZ ( AMASRA )
Amasra bildiğiniz gibi çok şirin bir sahil kasabası. Kraliçenin kenti Amasra'nın ilk adı Sesamos. Ünlü coğrafyacı Strabon'a göre Sesamos'u İskit'lerin bir kolu olan Amazonlar kurmuşlardı. Kent 300 yıl kadar Fenike egemenliğinde kalmıştır. Daha sonra İyonların egemenliğine girdi. Bugünkü Amasra'yı İskender'in baldızı İran'lı kraliçe Amastris kurdu. Daha sonra Pontuslara, Romalılara, Bizanzlılara ve Ekim 1460 tarihinde Fatih kenti Osmanlı topraklarına kattı.
Daha öncede dediğim gibi Amasra'ya gelip de meşhur balık ve salatasını yemeden olmaz demiştik, zaten hafta sonları çevre illerden akın akın yerli turist ağırlıyor bu şirin kasaba. Kısa bir Amasra turunun ardından, akşam konaklıyacağımız Kastamonu'ya hareket ediyoruz.
Daha öncede dediğim gibi Amasra'ya gelip de meşhur balık ve salatasını yemeden olmaz demiştik, zaten hafta sonları çevre illerden akın akın yerli turist ağırlıyor bu şirin kasaba. Kısa bir Amasra turunun ardından, akşam konaklıyacağımız Kastamonu'ya hareket ediyoruz.
BATI KARADENİZ ( SAFRANBOLU )
Konağın içinde kocaman bir salon ve ortasında kocaman bir havuz. Akşam yemekten sonra havuz kenarı sohbetleri veaynı yerde sabah kahvaltıları harika. Bu akşam yemeğimizi Arasta ( çarşı )'nın yakınında, yöresel yemeklerin bulunduğu bir restoranda aldıktan sonra, Arasta'nın içinde canlı müzik yapılan bir yer var. Orada yörenin türküleriyle çok eğlenceli bir akşam geçirdik. Her geldiğimizde Havuzlu Konak'ta müzikli gece yapardık. Bu güzel bir değişiklik oldu. Sabah kahvaltımızdan sonra, Kaymakamlar Konağı, Cinci Han, Saat Kulesi ve Hıdırlık Tepesi gezilerinin ardından ver elini Bartın. Genelde Bartın gezi programımızda olmazdı. Ama akadaşımız Nilgün (Vidinli ) Bartın'lı. Bize o kadar güzel bir Bartın programı yapmışki doyamadık diyebilirim. Şimdi size biraz Bartın'ı tanıtayım. Ne de olsa Nilgün'den bilgilendik.
Bartın'ın ilk sahiplerinin, M.Ö. 14yy. da Gaskalar ve M.Ö. 13 yy. da Hititler olduğu bilinmekte, daha sonra Bolu havalisine yerleşen Bitinyalılar ve Kastamonu havalisinde hüküm süren Paflagonyalıların sınırları içinde yer aldığı görülüyor. Daha sonra Frigler, Kimmerler, Lidyalılar ve Perslerin hakimiyetine girdi. Sonra da Pontus Krallığı ve Romalılar hüküm sürdü. Bizanslılardan sonra 11. yy. sonlarında Anadolu Selçuklularının eline geçti. Sonra da Candaroğulları beyliği ve nihayetinde 1392'den itibaren Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde yer aldı.
Bartın, Zonguldak iline bağlıdır. Komşuları, Kastamonu, Karabük ve Zonguldak'tır.
Yüzölçümü 2143 km karedir.
Karadeniz iklimi, yani ılıman iklim hakimdir. Bartın'daki ormanlık alanlar, bitki ve ağaç türü zenginlikleri ile yaban hayvanları yönünden, Türkiye'nin en ilginç ve en zengin ormanlık alanlarıdır.
Acayip bilgiler edinmişiz. Sizlerle paylaşmak istedim. Umarım sıkılmadınız.
Şansımıza Bartın'da hava çok güzeldi. Şimdi müze olarak gezilebilen, eskiden kendi aile büyüklerinin yaşadığı geleneksel Bartın evini gezdik. Babasınında kurucularından olduğu Bartın Gazetesini ziyaret ettik. Sokaklarda, havanın güzel olmasını da fırsat bilip doya doya gezdik. İyi ki gelmişiz. Ama daha yolumuz çok. Öğle yemeği için Amasra'ya yetişicez. Haydi bakalım yollara.
Bartın'ın ilk sahiplerinin, M.Ö. 14yy. da Gaskalar ve M.Ö. 13 yy. da Hititler olduğu bilinmekte, daha sonra Bolu havalisine yerleşen Bitinyalılar ve Kastamonu havalisinde hüküm süren Paflagonyalıların sınırları içinde yer aldığı görülüyor. Daha sonra Frigler, Kimmerler, Lidyalılar ve Perslerin hakimiyetine girdi. Sonra da Pontus Krallığı ve Romalılar hüküm sürdü. Bizanslılardan sonra 11. yy. sonlarında Anadolu Selçuklularının eline geçti. Sonra da Candaroğulları beyliği ve nihayetinde 1392'den itibaren Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde yer aldı.
Bartın, Zonguldak iline bağlıdır. Komşuları, Kastamonu, Karabük ve Zonguldak'tır.
Yüzölçümü 2143 km karedir.
Karadeniz iklimi, yani ılıman iklim hakimdir. Bartın'daki ormanlık alanlar, bitki ve ağaç türü zenginlikleri ile yaban hayvanları yönünden, Türkiye'nin en ilginç ve en zengin ormanlık alanlarıdır.
Acayip bilgiler edinmişiz. Sizlerle paylaşmak istedim. Umarım sıkılmadınız.
Şansımıza Bartın'da hava çok güzeldi. Şimdi müze olarak gezilebilen, eskiden kendi aile büyüklerinin yaşadığı geleneksel Bartın evini gezdik. Babasınında kurucularından olduğu Bartın Gazetesini ziyaret ettik. Sokaklarda, havanın güzel olmasını da fırsat bilip doya doya gezdik. İyi ki gelmişiz. Ama daha yolumuz çok. Öğle yemeği için Amasra'ya yetişicez. Haydi bakalım yollara.
BATI KARADENİZ'E DEVAM
İlk durağımız Safranbolu. Safranbolu, coğrafi bakımdan engebeli bir bölge. En alçak noktası 300mt, en yüksek noktası 1750 mt'dir. Yüzölçümü 1013 km karedir, ve bunun büyük bölümü ormandır. Safranbolu, Karabük iline bağlı, komşularıda Kastamonu ve Bartındır. İklim olarak, hem hem kara, hem de karadeniz iklim özellikleri gösterir. Biz iklim olarak neredeyse en güzel zamanda buradayız. Bütün ağaçlar sarı, turuncu ve kırmızının tonlarıyla bezeli. Ayy çok hoş. Safranbolu tarihte; Anadolu'nun kuzey batı kesiminde, Antik devirde tarihçi Homeros'un İlyada destanında Paplagonya olarak geçer. Yörede sırası ile Hititler, Frigler, dolaylı yoldan Lidyalılar, Persler, Helenistik krallıklar ( Pondlar ), Romalılar, Selçuklular, Çobanoğulları, Candaroğulları ve Osmanlılar egemenlik kurmuşlardır. 1196 tarihinde Selçuklu Sultanı II. Kılıç Arslan'ın oğlu Muhittin Mesut Şah zamanında Türk'lerin eline geçmiştir. Safranbolu geleneksel Türk toplum yaşantısının tüm özelliklerini yansıtan ve uzun tarihi geçmişinde, yarattığı kültürel mirası çevresel dokusu içinde koruyan örnek bir kentdir. Sahip olduğu zengin kültürel miras Safranbolu'yu ' Dünya Kenti ' ününe kavuşturmuş ve Unesco tarafından Dünya Miras listesine alınmıştır. Kente adını veren safran bitkisi, kendi ağırlığının 100 bin katı kadar sıvıyı sarıya boyayabilme özelliğine sahiptir. Gıda, ilaç ve kozmetik sanayiinde kullanılmaktadır. Bu ilginç bitkinin ender üretildiği yerlerden biridir Safranbolu.
Safranbolu'ya vardığımızda akşamüstü olmuştu. Çok kısa panaromik Safranbolu turundan sonra, her geldiğimizde kalmayı adet edindiğimiz, Havuzlu Konağa yerleştik. Havuzlu Konak, Safranbolu'nun simgesi oldu nerdeyse.
Safranbolu'ya vardığımızda akşamüstü olmuştu. Çok kısa panaromik Safranbolu turundan sonra, her geldiğimizde kalmayı adet edindiğimiz, Havuzlu Konağa yerleştik. Havuzlu Konak, Safranbolu'nun simgesi oldu nerdeyse.
27 Nisan 2011 Çarşamba
BATI KARADENİZ
Vallahi Karadeniz'i çok seviyorum. Dedim ya İstanbul'dan başka bir yerde yaşamam gerekse, bu kesinlikle karadeniz bölgesi olurdu herhalde. Her gidişimde heyecanlanıyorum. Daha öncede belirttiğim gibi farklı mevsimlerde aynı yerlere gitmek çok daha ilginç. Doğanın güzelliğini, bilhassa karadenizde çok daha iyi gözlemliyebiliyorsunuz.
İşte yine farklı bir mevsim, bu sefer Batı karadeniz. Kısaca güzergahımız hakkında bilgi vermem gerekirse; gezilerimi çok kalabalık gruplarla yapmadığım için, küçük bir midibüsle İstanbul'dan yola çıkıp, Bolu üzerinden Safranbolu, Kastamonu, Amasya, Samsun ordan uçakla İstanbul'a dönüş. Tabii yol üzerinde, irili ufaklı köy kasaba nereyi uygun ve güzel görürsek uğramak kaydıyla.
Ayy çok heyecanlı. Sabah midibüste buluştuğumuzda bizi kötü bir sürpriz bekliyordu. Ali Canip feci hasta. Bize de söylememiş sağolsun. Yani bizlere birde hastabakıcılık görevide eklendi. Allah'tan Beyhan ablamız bizimle. Kendisi eczacı. O yüzden, ona çok ihtiyacımız oldu. Neyse baştan söyliyeyim. Dönüşte hastamız iyileşmişti.
Yola kötü bir sürprizle başladık ama, acil ilaç müdahalelerinin ardından hastamızı, birkaç saatliğinede olsa ayağa kaldırıp, yolculukla ilgili gerekli bilgileri aldık.
İşte yine farklı bir mevsim, bu sefer Batı karadeniz. Kısaca güzergahımız hakkında bilgi vermem gerekirse; gezilerimi çok kalabalık gruplarla yapmadığım için, küçük bir midibüsle İstanbul'dan yola çıkıp, Bolu üzerinden Safranbolu, Kastamonu, Amasya, Samsun ordan uçakla İstanbul'a dönüş. Tabii yol üzerinde, irili ufaklı köy kasaba nereyi uygun ve güzel görürsek uğramak kaydıyla.
Ayy çok heyecanlı. Sabah midibüste buluştuğumuzda bizi kötü bir sürpriz bekliyordu. Ali Canip feci hasta. Bize de söylememiş sağolsun. Yani bizlere birde hastabakıcılık görevide eklendi. Allah'tan Beyhan ablamız bizimle. Kendisi eczacı. O yüzden, ona çok ihtiyacımız oldu. Neyse baştan söyliyeyim. Dönüşte hastamız iyileşmişti.
Yola kötü bir sürprizle başladık ama, acil ilaç müdahalelerinin ardından hastamızı, birkaç saatliğinede olsa ayağa kaldırıp, yolculukla ilgili gerekli bilgileri aldık.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)