Gezimizin son durağı Samsun'a gidiyoruz. Ne kadar alışkın olsak da hep bir hüzün oluyor son gün. Ben bilhassa kapıcak birini arıyorum nedense. Çok tahlil ettim, bu böyle. Samsun yolu da, Amasya'ya gelişimiz gibi çok renkliydi.
Hepimizin bildiği gibi Mustafa Kemal'in, Kurtuluş mücadelesini başlattığı Samsun'un, Türk kurtuluş tarihinde çok ayrıcalıklı bir yeri vardır. Çok eski çağların ticaret ve kültür merkezi, liman şehridir.
Samsun ili sınırları içerisinde devlet kurarak yaşayan en eski topluluk Garka'lardır. Bunları takiben Paflagonlar, Hititler, Frigyalılar, Kimmerler, Lidyalılar, Miletliler, Persler, Makedonya İmparatorluğu, Kont Krallığı, Romalılar ve Bizanslıların hakimiyetinde kaldı. Daha sonra Danişmentliler, Selçuklular ve haçlı seferleri sonrası başkent Trabzon olmak üzere Trabzon Rum İmparatorluğu egemenliğine giren Samsun, Cenevizlilerin Karadeniz'de ticareti ele geçirmeleri sonucunda 100 yıl kadar burada yaşamışlardır. 1389 yılında, Yıldırım Beyazıt zamanında Osmanlı topraklarına katılmıştır. Tabii ki bütün bu Samsun'la ilgili bilgilerin sonucunda Samsun 19 Mayıs 1919'da Mustafa Kemal Paşa'nın buraya gelmesiyle tarih sayfalarındaki en görkemli yerini almıştır.
Samsun'a gelip de pidesini yemeden olmaz tabii. Hemen sahilde çok güzel bir pidecide çeşit çeşit pidelerimizi yedik. Ardından Bandırma Vapurunun birebir kopyası sahilde onu gezdik. Çok merak ediyordum. Herkes de çok memnun kaldı. Sonra da yürüyerek bir şehir turu ve müzeyi gezdik. Çok vaktimiz yok tabii. Buradan akşam uçağı ile İstanbul'a dönüyoruz.
Bir gezimizin daha sonuna geldik. Çok çabuk geçti yine. Bir dahaki gezide buluşmak üzere arkadaşlarla vedalaşıp evlerimize doğru yola çıkıyoruz.
Aklımızda; Samsun'un pideleri, Bandırma Vapuru, Amasya'da yalı boyu evleri, Kastamonu'da arkadaşımızın ev sahipliğinde Ballık Konağı, Bartın'da Nilgün'ün güzel ev sahipliği, Safranbolu evleri derken bir geziyi daha noktaladık. Buluşmak üzere deyip sizi fotoğraflarla başbaşa bırakıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder