İspanya'nın İspanyol-Amerika Savaşı sonunda yenilmesinin ardından imzalanan Paris Antlaşması çerçevesinde öngörülen Küba'nın bağımsızlığı 1 Ocak 1899'da ABD'nin desteğiyle Gerardo Machado'yu deviren Fulgencia Batista, en ünlü diktatör olarak uzun yıllar Küba yönetimine damgasını vurdu.
1950'lerde komünist rejimi ele alan gruplardan birine liderlik eden Fidel Castro, 1955'te26 Temmuz Hareketini başlattı. Arjantin'li devrimci Che Guevara'nında yer aldığı örgütün Aralık 1956'da Küba'da başlattığı gerilla hareketi, Batista'ya bağlı birliklere darbeler indirdi.
1 Ocak 1959'da diktatör Fulgencia Batista'nın Küba'yı terketmesinin ardından, Fidel Castro'yla yeni bir dönem başladı.
Castro dönemindeki yönetimden zarar gören Amerika, Küba'ya karşı ambargolar uygulamaya başladı ve bugüne kadar da bu ambargolar devam etmektedir.
Küba'nın tek parti egemenliğine dayalı sosyalist bir devlet yapısı vardır. Küba nüfusunun % 51'i Avrupa'lı ve Afrika'lıların karışımı, % 37'si beyazlar, % 11'i siyahlar ve % 1'i Çin'lilerden oluşur.
Küba ekonomisi sosyalist ilkelere dayanan devlet kontrollü bir planlı ekonomidir. Son yıllarda özel sektör yatırımları artmakla beraber üretim araçlarının büyük bir kısmı devlet tarafından işletilir.
Küba'nın başkenti Havana'da kolonyal dönemden kalma birçok eser bulunmaktadır. Bu sebeple 1982 yılında Unesco tarafından Dünya Kültür Mirası listesine dahil edilmiştir.
Halkın tamamına yakını okur-yazardır. Her köşe başında amatör müzik grupları boy gösterir. Küba mutfağı, genel olarak İspanyol-Karayip karışımıdır. Domuz eti, deniz mahsulleri, mısır ve siyah fasulye çok tüketilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder