5 Şubat 2011 Cumartesi

DOĞU KARADENİZ -

Atatürk  Köşk'ünde  aklımız  ve  yüreğimizin  yarısını  bırakarak,  yine  çok  güzel  bir  yapı  olan,  Ayasofya  Kilisesine  doğru  yola  koyuluyoruz.  Kilisenin  bahçesinde  çok  güzel  ve  sevimli  bir  çay  bahçesi  var.  Bütün  Trabzon'lular,  pazar  sabah  kahvaltılarını  burada  alıyor  diyebiliriz.  Yöresel  kahvaltı  mönüsü  çok  lezzetli.  Semaver le  gelen  çay da  ayrı  bir  keyif  tabii.






Kilise  Trabzon  Komnenos  Krallığı  tarafından  1238 - 1260  yılları  arasında  inşa  edilir.  Komnenos  Krallarının  taç  giyme  törenlerinde  kullanılmış;  Fatih  Sultan  Mehmet'in  1461  yılında  Trabzon'u  fethetmesi  sonucu  1475'te  camiye  çevrilir.  Günümüzde  müze  olarak  kullanılmaktadır.  Yapı :  Kare  haç  planlı  merkezi  kubbelidir.  Güney  cephesinin  alınlığı  ise  tezat  konulu  frizlerle  süslenmiştir.  Canan  o  kadar  güzel  fotoğraflamışki  buraları.  Sizlerle  paylaşmadan  olmuyor.
Trabzon'da ki  bu  tarih  kokon  gezimizin  ardından  ver  elini  Uzungöl  diyoruz   vee  sevgili  Muzo'nun  müthiş  kaptanlığında  Akçaabat'ta  molamız  olmazsa  olmaz.  Çünkü  öğlen  meşhur  Akçaabat  köftesi  yemek  için   sabah  kahvaltısını  bile  doğru  dürüst  yiyememiştik...
Yemek  sonrası  2  saatlik  bir  yolculuktan  sonra  Sürmene,  Of,  Çaykara  üzerinden  Uzungöl'e  varıyoruz.  Bu  yolculuk  sırasında  sağlı  sollu  manzara  müthiş.  Genelde  uzun  ara  yolculuklar  sırasında  uyumayı  adet  edinmişimdir.  Karadeniz  hariç.  Uyursanız  o  kadar  şey  kaçırıyorsunuz  ki.  Her  adımda  ayrı  bir  güzellik.  Bunları  atlamamak  için  dinç  olmak  şart.  Kahve  bize  yardımcı  oluyor  yol  boyunca.  Muzo  bize  yolda  çok  güzel  seçilmiş  karadeniz  müzikleri  çalıyor.  Güle  oynaya  çıkıyoruz,  Uzungöl'e  yakın  Haldizen  deresinin  hemen  yanında  çaylarımızı  yudumluyoruz.  Derenin  üstünde  taş  bir  köprü  var.  Çay  bahçelerinin  hemen  yanıbaşı.  Ben  bizzat  çay  topladım.  Fakat  göründüğü  kadar  kolay  iş  değilmiş.  Binbir  güçlükle  çıktım da,  inmesi  daha zor.  İnsan  yamaçdan  çayların  üstünden  kayıyor  aşağı.  Zaten  buralarda  kız  istemeye  gidince,  rampaya  iyi  srıyormu  diye  sorarlarmış.  ( işin  esprisi  herhalde ).  Yeter  kızımız,  burada  bize  hamsili  mısır ekmeği  yaptı.  Bu  kadar  mı  güzel  olur  allahım.  ..  Ertesi  gün  inerken  tekrar  uğrayıp,  birde  yolluk aldık  yanımıza.  Aman  ne  makbule  geçti  bilemezsiniz.  Yeter,  tipik  bir  karadeniz  kızı.  Girişken,  konuşkan,  becerikli  eskilerin  deyimiyle  elli  kollu,  cin  gibi.  Kırmızı  yemenisi,  kırmızı  çorabı,  kırmızı  kemeri  ve  yeleğiyle.  Fotoğraftan  fırlamış  gibi.. Çok  tatlı.  Tek  derdi  evlenmek.  Hayırlısıyla kendine  göre  birini  bulur  umarım.
Trabzon  Çaykara'da  bulunan  Uzungöl,  Trabzon'a  99,  Çaykara'ya  19 km.  uzaklıkta.  Deniz  seviyesinden  1090 mt.  yükseklikte  bulunan  göl,  dik  yamaçlar  ve  muhteşem  bir  orman  örtüsüyle  çevrili.  Uzungöl,  yamaçlardan  düşen  kayaların  Haldizen  deresinin  önünü  kapamasıyla  oluşmuş.  Trekking,  kuş  gözlemi  ve  botanik  turları  yapılabiliyor,  civardaki  yaylalara  gezi  düzenleniyor.  Bir  çok  konaklama  tesisi  var.  Biz  İnan  Kardeşler  Otel'de  kaldık.  Ayrıca  bungalovlarıda  var.
Uzungöl'ün  boyu  1000 mt.  eni  500 mt.  derinliği  ise  15 mt.  Göl  çevresinde  yaptığımız  yürüyüşler, o  kadar  zevkli  ki  anlatamam.  Bir  çok  defa  gelme  fırsatım  olduğu  için,  yağmurda,  çamurda,  güneşli  havada,  soğukta  yürüyüşler  yapma  imkanım  oldu.  Hepsi  ayrı  bir  keyif  inanın.  İlk  geldiğim  seneler,  Uzungöl  çevresi  düzenleme  çalışmaları  başlamıştı.  Şimdi  bitti.  Gerçekten  çok  güzel  oldu.  Uzungöl'ün  biraz  yukarısında  Demirkapı  yaylası  benim  Türkiye'de ki  favori  yerim  diyebilirim.  Ciddi  ciddi  buradan  bir  yer  alıp,  ev  yapmayı  hayal  ediyorum.  Yemyeşil,  açıklık,  bitki  örtüsünü  anlatmama  gerek  yok  sanırım.  Yeşilin  her  tonu  ve  yaylanın  ortasından  geçen  bir  dere.
Uzungöl'de  kaldığımız  otelin  sahibi  bey  çok  sanatkar  ruhlu,  bütün  odalar  ve  otelin  iç - dış  mekan  heryeri,  kurumuş  ağaç  kökleri  şekil  verilerek  yapılmış  heykellerle  dolu.  Değişik  bir  atmosfer. Ayrıca  her  yerde  özlü  sözler  yazılı.
-  Başkalarından  en  fazla  şüphe  edene  en  az  güvenilmelidir.
-  Hayat,  arkadaşlıktan  daha  büyük  hediye  vermez.
-  Düşmanlarınızı  sevin  çünkü  onlar  kusurlarınızı  açıkça  söyler.
Bu  da  Ali  Canip  Olgunlu'dan;
-  Herşey  için  çok  geç  ama  ancak  o  kadar  şey  içinde  erken,  erken  olarak  nitelendirdiğin  şeyler  için  acele  et,  çünkü  az  sonra  çok  geç  olabilir.......
Ruhumuzu  beslediğimizi  düşünüyorum.  Öyleyse  devam  edebiliriz.

Uzungöl'de  ki  gecemizden  sonra,  ertesi  sabah  rotamızı,  Rize,  Fırtına  Deresi  ve  Ayder  Yaylasına  çevirdik.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder