Yine buluştuk, sevgili dostlar. Başlıktan da anladığınız gibi bu sefer Kapadokya'ya gidiyoruz. Havaalanında buluşup, Nevşehir'e uçuyoruz. Türkiye gezilerine başladığımda ilk geldiğim yerlerden biri buralar. İlk zamanlar, Kayseri'ye inip ordan geliyorduk, Kapadokya'ya. Tabii epeyi bir zaman kaybı oluyordu. Şimdi Nevşehir'e gelip, Kayseri'yi de görmek için, buradan dönüyoruz.
Anadolu deyince nedense ilk aklıma Kapadokya geliyor. Böyle hissetmemde, Ali Canip Olgunlu'nun büyük payı var sanırım. Gezilerimizin birinde, buraya gelirken geziyle ilgili çok hoş bir bilgilendirme yazısı hazırlamıştı. Şimdi o yazıyı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Denizin yüreğinde yaşayan insanların ülkesi olan, ' Anadolu'nun mistik başkenti ' Kapadokya'ya Hoşgeldiniz. Erken Hristiyanlık döneminin en önemli merkezi olmakla beraber 13. yy Anadolu aydınlanmasını başlatan üç dostun ortasında kalan bir merkezdir. Bu üç dost ; ' Sen seni bil sen seni ' diyen Hacı Bayram, ' Her ne ararsan kendinde ara ' diyen, Hacı Bektaş ve ' Dost bir başka sensin ' diyen, Hz. Mevlana ile tanımlanır.
Gönülden gönüle giden yolda sevgi ile yol alan ve saygıyla yol veren tüm bilge, salik, alim ve canlar adına sizleri sevgi ve saygı ile selamlıyorum......A.C. OLGUNLU
Eveeeet bu kadar güzel selamlamadan sonra, benimle idare edeceksiniz ne yazık ki....
Uçaktan inip doğruca her geldiğimizde artık evimiz gibi hissettiğimiz sevgili Hasan Kalcı'nın, binbir emek ve incelikle meydana çıkardığı, gerçekten olağanüstü bir butik otel, ' Anatolian Houses ' da kalıyoruz. Biraz Hasan Bey'den bahsetmek istiyorum. Şu an otel olan yerde doğmuş Hasan. Bu oda da doğmuşum, şurada oynarken düşmüştüm diye anlatıyor bize. Otel peri bacalarından oluşuyor. O yüzdenhiçbir oda bir diğerine benzemiyor. Dünyada en romantik oteller listesinde. Görmeye değer inanın. Sırf bu otel için Kapadokya'ya bir daha gidilir diyoruz ve her sene geliyoruz. Otelin bahçesinde bir çeşme var. Normalde çeşmeden su akar değil mi ? Hayır, bu çeşmeden şarap akıyor. Bir musluktan beyaz öbüründen kırmızı şarap. Size nasıl anlatayım. Muhakkak görün derim. Bu kadar reklam yeter diyorum. Artık Kapadokya turumuza başlayalım ne dersiniz.
Türkiye'nin her yerinde olduğu gibi burada da bizi nasıl rahat ettirebilirim diye çabalayan çok efendi, güleryüzlü bir şöförümüz var. Adı Emrah. Emrah çok genç bir baba. Arabamızda çok havalı. Yani anlayacağınız keyfimize diyecek yok yine. İlk durağımız, yanardağ tüflerinden oluşan toprakların yüzey sularıyla aşınması sonucu oluşan Göreme Vadisi. Bu arada gelir gelmez. Balon turu için kimlerin gideceğini bildirdik. Çünkü çok ciddi bir şirket. Bu sene ben balona binmeyip, onlarla gidip aşağıdan resimlerini çekme görevini üstlendim. O kadar muhteşem fotoğraflar var ki, tabii benim çektiklerim değil. Canan yine döktürmüş.
Göreme vadisindeki gezimizden sonra çanak çömlek yapımı ile ünlü olan Avanos'a geçtik. Burada bir çömlek atölyesinde, çömlek yapmayı bizzat yaşayarak görüp öğrendik. Çok güzel bir deneyim oldu bizim için. Sonra Göreme - Avanos yolu üzerindeki sapaktan 2 km uzaklıkta bulunan Zelve'ye vardık. Hrıstiyan nüfusun Müslümanlarla birlikte yakın yıllara kadar yaşadığı Zelve, son derece ilginç doğal formasyonların görülebileceği bir açık hava müzesi sanki. Kentte birbirine tünelle bağlanmış üç vadi boyunca bir çok kaya kilisesi, manastır ve camii bulunuyor. Eski yerleşim, vadinin duvarlarına oyulmuş kaya evlerinden oluşuyor. 1924 mübadelesi sırasında buradaki Rumlar göç etmiş, yerine Türkler yerleştirilmiş. 1952 yılında ise köy tamamenboşaltılmış. Bölgede 15 kilise var. En büyük olanlar, Üzümlü Kilise ve Geyikli Kilise'dir. Keşişler vadisi denilen bölümde St. Simon'un inzivaya çekildiği söylenen üç başlı bir peribacası görülmeye değer gerçekten.
Ayy ne notlar almışım. Kendimle gurur duydum valla. İlk gün için epeyi yorulduk. Artık otele dönüyoruz. Çünkü otelde odalarımızdaki şömineler yakılmış, bizi bekliyor. ( Onun için kesinlikle kış mevsimi geliyoruz.) Odalardan çıkmak istemiyoruz bu arada. Ama yemekten sonra Saruhan Kervansarayında Mevlevi Sema Ayinini izlemeye gideceğiz. Harika bir yer. Böyle bir atmosferde sema izlemek ayrı bir zevk. Sema töreni deyip geçmek içimden gelmedi. Aslında Konya gezisini yazarken bahsedicektim ama, dedim ya geçemedim.
Sema, kulun hakikate yönelip, akılla - aşkla yücelip, nefsini terk ederek, Hakk'ta yok oluşu ve olgunluğa ermiş, kamil bir insan olarak tekrar kulluğuna dönüşüdür. Sema töreni yedi bölümdür. Her bölümünde ayrı bir manası vardır.
Sema'yla ilgili bu kadar bilgi yeter. Tadı damağınızda kalsın diyooor ve detayları Konya turuna bırakıyorum.
Gerçekten tören çok güzeldi. Hepimiz mutlu mutlu otelimize şöminelerimizin başına döndük. Bu günlük bu kadar. Sizi rüya gibi fotoğraflarla baş başa bırakıyorum. Yarın Kapadokya'daki ikinci günümüzde buluşmak üzere.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder